29 Kasım 2009 Pazar
boooooooriiingg
Sıkıntı, sıkıntı, sıkıntı. Sürekli duyduğum nacizhane kelime. Öyle bir noktaya geldim ki bu kelimeyi duymaktan sıkılamıyorum. Çünkü artık sıkılma ötesine geçip nefret derecesine ulaşabilme azmindeyim. Hayatımdan çıkmalı bu kavram gerekirse kıçına tekmeyi basıp suratına da pis pis gülünmeli. neyse..
Yahu herkes ne kadar meraklı şu depresif yaşam moduna. Hayat boktan, herşey boktan ben niye varım? Ölmek istiyorum bu boktan bu tükürülesi dünyada yaşamak istemiyorum. Ya bırakın şu sik sik konuşmaları ya. Herkes biliyor aslında dikkat çekmeye çalıştığınızı.Bana bakın ben mutsuzum, herkesten daha çok sıkıntılıyım, dünyanın bütün acılarını ben çekiyorum , kapıyor musun benim ne kadar mutsuz olduğumu haa? haa? triplerini çok rica ediyorum artık bırakın.Mutsuz olmanızın sikimde olmadığı kanaatindeyim. Ayrıca sizin sıkıntınız benim ki dövermiş.Eee iyi dövsün .Banane ki? Bilen benim sıkıntımı zaten bilir. Bilmeyene de ilan etmenin lüzumu yok. Ayrıca üstünüzde ki sıkıntının yükünü bu kadar rahat etrafa kusabildiğiniz halde hala süperötesi sıkılabilme kabiliyetiniz olmasını gerçekten tebrik edebilirdim.Ama dediğim gibi sikimde değil.
25 Kasım 2009 Çarşamba
Yolculuk,yaşlılar ve sıçmak
Sinekleriiim, canlarım ,ciğerlerim nasıl da anlayıverdim şimdi kıymetinizi. Uzaklaşmak ikimize de iyi gelecek demiştim lakin can alıcı bir noktayı atlayıvermişim. İyi de uzaklaşmak için kaçtığım yer senelerdir uzak durabilmek için her türlü çabayı gösterdiğim sıkıntı cennetinin ta kendisi.
Sineklerimle iletişim kuramayacağıma göre biraz da konuşabildiğim varlıklardan dert yanayım. Aile kavramı = sıkıntı. Bu mudur? Bu dur abi kurcalamaya gerek yok hep böyleydi ve bu konuda kendini geliştirebilme çabasına cidden hayranım. Çok sevgili sevgilim arkamdan gizli kapaklı işler çevirmeye çalışırken iki eli kızıl kanda yakalandı. Hayır aldatmaya çalışmasına mı kızayım, yoksa bunu beceremeyecek kadar beceriksiz olmasına mı güleyim bilemedim. Herşeyi istediğini sanıp hiç birşeyi istemeyen çok sevgili yüce insan ; son kullanma tarihiniz hızla yaklaşıyor bilesiniz..
Çok hoş bir hissizlik yaşıyorum. Hani misal kazık yiyorum hissizim sadece canım sıkılıyor; aile yanına dönüyorum hissizim sanki çok normal birşeymiş gibi. Sanki geçenlerde epilasyon yaparken yanlışlıkla duygularımı da kaptırmışım makineye. Çok ilginç vesselam.Dünü ve yarını düşünememekle bugün ü de siklemesem mi ki acaba tripleri arasında dolanıyorum. Yine de bir tesellim var ki paylaşmadan edemeyeceğim ; bugün yanıma yaşlı şişko bir teyze ya da 0-10 yaş arası çocuğu olan biri oturmadı yolculuk sırasında. Bunun benim için önemini anlatamam. Ulan yolları bilmiyorum ; ve nedense bana her seferinde cam kenarı ve kapıya uzak koltuklar düşüyor.Değiştirsene lan mal mısın diyebilirsiniz. Lakin işin aslı öyle değil; stress kaynağı bunlar. Koltuk numarasıyla uğraşmak , yanına düşecek kişinin kimliğiyle oynamak vs. Şimdi ben gider en cillop yeri seçerim ederim ama sonra sırf ben yerimi değiştirdim diye otobüs tanrısı beni cezalandırıp yanıma hem şişko hem yaşlı hem kapalı hemde çocuklu biri oturtabilir. O yüzden kurcalamamak lazım. İşin özü yanımda zayıf genç bir kızcağız vardı nitekim yol boyunca da uyudu.
Otobüs demişken ; şehirler arası yolculuklardan cidden nefret ediyorum. O yolcuların acayip psikolojiler içine girebildiklerini gördüm. Otobüse bindikleri anda tamamdır bundan sonra acayip rahat olabiliriz şehirler arası yuppiee falan şeklinde triplere saniyesinde bürünebilmeleri çok acayip. Arkamda oturup bütün cinsel hayatını en az 5 sıra koltuğa duyuran genç kız ikilisinden mi örnek versem ; yoksa bir buçuk saatlik yolculuk için yolluk yapıp yol ortasınsa çıkarıp yemeye başlayan yaşlı kadından mı? Yemekte muhtemelen patates yemeğidir.
36 saati geçiktir uyku ile uykusuzluk arasında gidip gelmekteyim.Sanırım biraz kahve bir sigara ve annemin zorla yedirdiği yemekler eşliğinde geceyi tamamlayacağım.Yatağımda kuşlar var. Kuşlarım ve onların küçük kuş bokları. Sürekli birşeyler bana ait olanlara sıçıyor. Diyeceğim şu dur ki içine sıçtıklarınız sizin yaptığınızı biliyor. Herkes bilir o yüzden saklama çabalarına girip götoğlanı durumuna düşmeyin. hadi gittim..
24 Kasım 2009 Salı
Üç nokta ve sinekler
Kahve , sigara ve iştahsızlık. Bu ara çok iyi anlaşıyorum bu üçlüyle. Nerdeyse evimi dolduran neşe kaynağı gibi oldular. Evim demişken uzun süre bu evde de olamayacağım. Bilmiyorum yokluğumu fark edicekler mi ama herhalde üzerlerine sürekli pis kokulu şeyler sıkmaya çalışan dev bir yaratığın eksikliğini anlarlar sanırım sevgili iğrenç küçük sinekçiklerim ; nitekim evde bıraktığım yaşayan tek varlık onlar.
Herneyse benim bahsetmem gereken başka şeyler vardı. Bu ara bir teselli yağmuru içerisindeyim.Herkes ne kadar süper olduğumdan bahsediyor çünkü süperliği benimkiyle asla sidik yarışına giremeyecek birinden kazık yemiş bulunuyorum. Eğer onun süperliği < benim süperliğim oluyorsa burda kazık yiyen nasıl ben oluyorum ? komik durumlar işte. sanmıyorum ki aynı duruma düşen başka biri de olsaydı ne kadar süper olduğundan bahsedilmesini isterdi.tabi bu çevremizdeki insanların teselli için çabaları .Lakin gerek olmadığını düşünüyorum. İlişki bu abi , olur ya da olmaz kimsenin süperliğiyle ilgili bir durum değil.
Aslında giden kadın triplerine bağlayıp valiz toplamaya başlayarak olayı çok pis dramatize edebilirdim. Yanına da huşulu bir şarkı açtım mı tamamdır. Gidiyorum ulan :(( eee? sanki gelmiceksin. Her seferinde böyle giderken dönüşümü düşünmesem... Düşündürcek birşeyler olmasa...bakın şimdi nasıl da derin oldu değil mi? hep üç noktanın suçu bu... demiştim !
Bu aralar çok yaratıcı oldum. Sebebi ise sinekler ! Yahu dünya üzerinde daha lanet daha gereksiz daha aptal bir yaratık daha düşünemiyorum. İçtiğim kahvenin ,çayın üstüne sürekli bir şeyler kapatmak zorunda kalıyorum içine sinek düşmesin diye. Hem sineğin can güvenliği hem meşrubatın aroması bakımından. Hayır bu hayvanlar hiç mi ders almaz? Bir bardak meyve suyunun içine düşmüş otuzun üstünde sinek gördüm. Nedir bu toplu intihar mı ? Ya da her biri ehe ehe salağa bak içine düşmüş ben ondan zekiyim içine düşmeden de içerim bu mereti diye mi atlıyor anlayabilmiş değilim. Lakin bunun yanında müthiş bir bağışıklık sistemlerinin bulunduğunu da itiraf etmeliyim. Kullandığım hiç bir sinek ilacı bırakın üremelerini engellemeyi, mevcut olan nüfusu azaltmaya bile etkili olmadı. Ayrıca şöyle de bir olayları var ; ulan bu sinek ilacı !! deodorant değil ki her gün üzerinize sıkayım. Hani utanmasa durduğu yerden kanatlarını da kaldırıcak şerefsiz buraya da sık ohh mis gibi falan. Neyse ki bir süre kendilerinden uzaklaşıcam ; bunun iki tarafa da iyi geleceği kanısındayım.
Bu gecelik son olarak hastalıklı şarkılar koymayı planlıyorum mp3 player a. Yolculuk sırasında iyi gider. Dinledikçe daha da bir tribal enfeksiyona girer daha da içlenirim. Hoş oluyor acı çekmeye zorlamak. Sen bana bunu nasıl yaparsın ulan ben bunu hak ediyor muydum vs vs. Sanki karşında ki düşünmüş düşünmüş dur ulan buna bi hinlik yapayım da acı çeksin diye yapmış bunu. Dediğim gibi zorluyorum işte herkes aynı boku yapıyor seviyoruz acıyı....
tekrar diyorum ; hepsi üç noktanın suçu!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)