19 Aralık 2010 Pazar

how to save a life ?

Ne garip herşey. Yeni bir evim var, ama sen yoksun. En iyi arkadaşım, belki hiç dilini anlamadığım ,belki hiç dilimi anlamayan dostum, 15 senenin bitişini yaşamak hiç yakışmadı bize. Ölmek için fazla küçüktün, o toprak için hep fazla sıcaktın sen. Pazarlık yapmış gibiyim ; yeni bir ev , yeni bir hayat, huzur ,düzen ..güzel şeyler değil mi ? Karşılığı olması gerek tabi. Parasını öderim yeaa dedim ? Yemedi.. Sen gittin.. Bu neden benim suçum gibi oluyor? Hastalanmışsın, haberim bile olamadı. Öldüğünü bile telefondan öğrendim. Adil değil işte hiç birşey, zaten olmasını beklemek haksızlık değil mi ?
Şu an sana sunamadığım her türlü lüks için suçluyum. Ölümüne engel olamadığım için suçluyum. Melek oldu diyorlar bana ? İnanabiliyor musun? Melek olmuşsun? Olman gerekiyormuşmuş gibi? İnancım varmış gibi ? O iğrenç böceklerin seni yemediğini söyleyemiyorlar ama bana. Ya da buz gibi soğuğun altında taşlaştığını. Çürüdüğünü , benim dokunmaya kıyamadığım tüylerinin o bütüne ait olmadığını.. Eve gitmek istemiyorum, görmek istemiyorum yokluğunu. İnandıramazlar ki bana senin artık olmadığına.Uzağımdasın ama ordasın biliyorum. Ordasın ama toprağın altında...
Değişiyor düşüncelerim, son düşüncesi bile hiç korkutucu değil.Eğer sen bile bunu yaşayabildiysen benim de korkmak için bir sebebim kalmadı. Hiç bir şeyi sevmek istemiyorum, bağlanmak istemiyorum. Herşeyi o kadar ihmal ediyorum ki son geldiğinde söyleyebilecek birşeyim bile kalmıyor. Kimbilir neler düşünürdün, belki de benim seni sandığımın aksine sen beni hiç sevmedin. Ama ben bunu asla öğrenemeyeceğim zaten 6 senemi hep senden uzak geçirdim. Öyle somut bir şekilde duruyordun ki, orda olacaktın işte. İhtimali yoktu bu ölümün. Olmamalıydı.
Odamda her yerde fotoğrafların var küçük dostum. Hiç bir sabahım gecem seni anmadan geçmiyor ve elimde en ufak bir şans olsa seni geri getirmek için ;tüm varlığımı dökerdim. Hiç bir zaman yeteri kadar üzülecekmişim gibi gelmiyor bu gidişine. Hiç bir acı yeterli olmayacak, hakketiğin gibi olmayacak.
Neler sakladın kendinde öyle küçücük kuşum ? Hiç bilemiyorum ve öğrenme şansım da kalmadı artık. Bu buz gibi havada , sen o toprağın altındasın ya, bana da bundan sonra rahat yüzü yok.

31 Ağustos 2010 Salı

Have a cigar ?

Bırakıyorum ulan ! Valla bak ! Çok acayip zor bişey. Hep gene derlerdi de inanmazdım, iki gün geçsin bi daha da içmem yok irade gücü falan. Hep gene yalanmış.
Ulan bi insanın parmak uçları kendinden bağımsız sigara ister mi ?
-İstermiş .
Yemek sonrası, sabah ilk uyanış, çay olsun kahve olsun bilimum meşrubat hep gene işkence bunlar. Uyuyamıyorum lan sigarasızlıktan. Tek bi nefes çeksem sonra dünya yansın skime banane modundayım. Amaaa
Çekmiyorum, çekmeyecem !
Lanet sigara, bunca yıllık birlikteliğimize böyle bir ayrılık yakıştı mı ?
-Evet çok süper oldu 8)
-Ha? Ne? Nooluyo lan :S
-Bi nefes çeksene ^^
-Sie :S

22 Temmuz 2010 Perşembe

Sabrın sonu

Ne garip insanlar var hayatımda ; egolarına yenilmiş, hayatın kendinden ibaret olduğunu sanan, kendini öğüt verebilecek kadar dahi sanan.. Neyse tabir-i caizse göt oğlanı dediğim insanlar bunlar. Eskiden sabrım tahammülüm vardı katlanmaya, lakin nüfuslarının çoğalması üzerimde olumlu etkiler yaratmadı.
Bu ara cidden tahammül sınırıma dayanmış durumdayım.İlgi çekmeye çalışmalarınız, sürekli "ben" diye bağırmalarınız ,kısacası kendinizi bi bok sanıp o bok un upgrade ine yükselme çabalarınız fazlasıyla gözüme batmakta. İnsanlardan hiç yardım istemedim, istemeye de niyetim yok. Hepinizden istediğim tek bir şey var o ufacık beyninizle bana öğüt vermeye kalkmayın. Kapmıyorum sizin gerizekalı havalarınızı civalarınızı, aile sorunlarınızı, sevgili sorunlarınızı, kimlik bunalımlarınızı.
Ne bok yiyecekseniz benden uzakta yiyin.

2 Temmuz 2010 Cuma

home sweet home

Sevgili evim, bu seninle son gecelerimden biri. En geç iki güne sana veda etmek zorunda kalacağım. Hem bir an önce gitmek istiyorum hem de böyle bırakıp gitmek çok acayip. Senelerdir neler yaşanmış, neler gelmiş geçmiş..Şaka maka çok büyüdüm be evim, sen kirlendin, ben büyüdüm. Gerçi sen kirlenmesen güzel olcakmış be evim, temizlemesi pek kolay gelmedi. Hatta ölüyorum lan yorgunluktan? Nasıl bu kadar pislenebildin soruyorum sana ey evim ! Sokağım, bakkalım, marketim, hem nefret ettiğim görmekten gına gelmiş gereksiz insanlar hem alışkanlıklar.. Nasıl olucak şimdi bu işler ? Senelerdir sigaramı suyumu aldığım bakkal amcadan kolilerimi de almak nasip olucakmış. Vay be. Senelerdir taşınıcam dedim, gidicem dedim. İlk defa bu kadar gerçek, bu kadar garip. Gidiyorum bir yerlere ama o heyecan mutlulukta kalmadı sanki. Ne kadar zormuş uğraşması. Sırf bunları düşünmekten koli nakliye derdine girmekten huşulanıp gidiyorum lan!!! tribine bağlayamamıştım ki en sevdiğim triptir. İkinci sevdiğim var bir de o da çok acayip ; gidiyor lan !!! Gerçi ilkini daha çok tercih ederim. Bu sefer tribim kime ? Eve mi ? Kendime mi ? Kime neye düşünmek istemiyorum henüz.Bu eşyalar kamyona yüklenecek mi ? Bir an önce olsun çözülsün herşey. Tek derdim bu.
Posterler inmedi henüz duvardan. Halıyı da toplamadım. İşte o an anlayacağım hatta kafama kafama vurucak evimi bıraktığım gerçeği. Duygusal olaylar abi, değil işte öyle dört duvar kafanı sokucak yer falan. Ne günlerimi görmüş ulan o duvarlar benim. Dibine kadar da efkara sokucam kendimi. Evet abi gidiyorum bırakıyorum, 4 senedir tek güvendiğim yeri. Evim de konuşabilse eğer, siktir git yeter senden çektiğim iğrenç mikrop insan derdi büyük ihtimalle. Ama kabul et evim, kim taşınırsa taşınsın daha çok eğlenemez bu duvarlar arasında.
Neyse ne diyeyim olacağı varmış.Büyük ihtimalle hayatım boyunca unutamayacağım burda yaşadıklarımı. Off çok huşulu çok efkarlı lan. Hata sende değil ben de evim ; mutlu kalasın. Kusura bakma evim; bu sefer özet geçemedim.

23 Mayıs 2010 Pazar

Wind of change

Kahvem ve sigaram hatta belki heroes bile açar muhteşem üçlüye çeviririm. Depresif dönemlerim sanırım finallerin yaklaşımıyla sona erecek.Eee final bu boru değil. Şu göt oğlanı modlardan ezik emrah triplerinden çık git iki bişey oku diye dürter adamı. Evet yapıcam bunu. Ders falan çalışıcam. Geçeyim geçmeyeyim, yapmak lazım yapılması gerekeni. Sorumluluklar batıyorsa dibine kadar ittirmek lazım değil mi?
Ev değişçek ben değişicem falan filan teyy teyy modlarına da az kaldı. Lakin şimdilik zamanı değil. Dengesizliğime şapka çıkarmak üzere olan şahıs, böyle olması gerekiyormuş. Zaten yolların birleşmesi de gereksizdi. Neyse üstüne kafa yormak istemiyorum. Eskiyi özlemişim farkettim inceden. Neyse şahane kahvemle devam edicem ben geceme.Hadi gittim

23 Nisan 2010 Cuma

Pain & Gain

Sevgili ailem blogumu takip ettiğinizi öğrendim. Evet böyle Sherlok Holmes triplerine de bürünmüşsünüz en sonunda. Neyse önemi yok ; nitekim gizlim saklımda yoktu zaten.Lakin sandığınız gibi bu blogu size atfen yazmıyorum.Yine ve yeniden yapıcak daha eğlenceli birşey hatta eğlenceli hiçbirşey bulamadığım için yazıyorum. Bangladeş işkencesi sona erdi. Evet sonunda sona erdi. Mutlu muyum? Açıkçası uçağa bindiğimde bile mutlu değildim. Hala da değilim. Mutsuzluğumun Bangladeşle alakası yoktu zaten. O sadece yaşam şartlarıyla ilgili birşeydi neyse. Oyunlara sardım bu ara. Çılgın gibi heroes oynuyorum. Rüyalarıma mage olsun elf olsun çeşitli yaratıklar girmeye başladı. Bende druid hesabı ova vadi dolaşıyorum tabi.Olsun güzel şeyler bunlar. Her gece denizde gölde boğulmaktan iyidir. Ya da sinekler yüzünden hiç uyuyamamaktan. Sabah olmak üzere ve ben yine uyumaktan kaçıyorum. Zaten bu saatten sonra uyusamda sevgili küçük kuşçuklarım tepeme dikilip beni uyandırıcak. Neyse ona da alışırız. Aşk şarkıları çalıyor, arkadaşlarla muhabbet sohbet falan. Bir değişik oldu hayatım. Yalnız hissetmiyorum ,uzun süredir başkalaşım geçirmeye zorlayan garip insanların hayatımdan yokolması iyi oldu sanırım. Kaçtıklarımla yüzleştim yine ve yeniden. Korkulacak şeyler değilmiş zaten. Zamanında gözümde büyüttüklerimde kendileri paşa paşa gelip kendilerini küçültüverdiler. Ben hiç bir şey yapmıyorum. One pill makes you larger, one pill makes you small hesabı. Yaptıkları hareketlerle oluşuveriyor bu durumlar. Evet bir zamanlar çok büyük olabilirdin benim için. Hemde senelerimi harcatabilecek kadar. Ama o kadar ufacıksın ki şimdi göremiyorum bile. O yüzden kendi kendine gidiversen çıkıversen öylece hayatımdan , hiç beni uğraştırmasan.. Sen okuyor musun bilmiyorum ama okursan bir zahmet hesabını da sorma unutuşumun. Zaten az buçuk düşünebilsen sende bulursun yolunu yordamını lakin görmezden gelirsin onu da biliyorum. Tekrardan gidesim geldi bu ülkeden. Bangladeşe değil tabi. Ne bileyim Avrupa da falan biryerler olur. Gene esse lerimden alsam mentollü mentollü. 40 kilo valiz taşıma mazoşistliğinin neresini sevdim bilmiyorum ama şu yolculuk triplerini sevmiştim sanırım. Kaçıyorum gidiyorum uzaktayım vs. Tribal durumlar. Ya da sadece beklentilerim çoktu dönüşümden ve şimdi geri iade yapamadıklarım için sıkıntılardayım. Ne diyelim kaşıntı varsa kaşırız. Bu aralar ablamında farketmiş olduğu gibi hayatımızda ne kadar gereksiz insan varsa hepsi bana ulaşma çabalarında. Gerçi kendisi bu konuya bok mu var lan sayfamda diye facebook a ileti koyma önerisinde bulunmadı da değil. Çokta mantıklı olmasına rağmen koymadım .Kişileri blocklama yoluna gittim. Enteresan kişilkler vesselam. Sizi gram siklemeyen saçma sapan hayatın bir şekilde zorla hayatınıza soktuğu kişileri neden zorla sayfanıza koymak istersiniz ? Ben bir anlam bulamadım. Yok efendim yıllar önce aynı mahallede oturmuşsun, yok aile dostu çocuğuymuş , yok lisede aynı okulmuş. Sanki sokakta görsem suratınıza bakıcam. Ee bi uğraşmayın lan. Öyle çok heyecanlı süper ötesi bir sayfam yok benim. Stalker gibi ekleyip durmazsanız benim içinde hoş olucak zira blocklamak bile bir uğraş zahmet gerektiriyor. Güneşte doğdu. Geçen sefer saatin 11 olmasıyla kendimi suçlamıştım.Sabah uykumu alamadan kalkmak zorunda kalıcam diye. Bu sefer bütün saatler benim olsa da uykumu alsam da almasam da ne kayıp var ne kazanç .No pain no gain demişler ya öyleymiş hakkat. Gerçi bazı bazı pain in dibine vursam da bir gain geçmiyor elime ya , yine de demiş dayılar bi kere. Bozmayalım devam edelim.

26 Şubat 2010 Cuma

Dramatize

Yorgunluk, ölesiye çözümsüzlük. Alışıyorum sanırım. Huzurumu satmışım buna bile alışıyorum. Ya da belki de üşenmektir benim ki. Belki de biraz korkaklık. Kendi yalanlarıma ne de güzel inanırdım oysa ki .Neden bu sefer yalanlarım kararlarım bana ihanet ediyor peki ? Unutuyorum diyorum, ama unutmamışım hiçbirşeyi. Rahatsız ediyor düşünceler, sürekli dürtüyor ama susuyorum. Dışardan konuşuyorum ama susuyorum işte harekete geçmiyorum. Zaten düşünmeye çok vakit harcıyorum. Sanki bol keseden vaktim varmış gibi. Gene saat 23 oldu. Sabah yine küfredicem bu geç kalışlarıma. İstiyorum ki geriye döndürebilsem birşeyleri. O zamanlar ki gibi kayıtsız olsam görmeyişlere. Günüm mahvolsa yine sebebsiz yere. Sonra sebebsizliğine gülsem bu tedirginliklerimin. Ama öyle bir büyümek zorunda kalmışım ki sadece düşünüyorum. Giden olmak mı battı bana ? Gidecek olmam neden batmıyor o zaman? Şimdi neden kalamıyorum ? Güvercinleri görüyorum, kıskanıyorum özgürlüklerini. Kedileri görüyorum. Bir tanesini alsam eve götürsem arkadaş olsam diyorum. Ama yine giden ben oluyorum. Acaba kedi bana tavır koyar mıydı gittiğim için ? Hatta lalelerim bile tavır alıcak ben gittiğim için. Yine küfler yerleşicek buzdolabıma. Ben gittiğim için onlar alıcak yerimi. Yine umrumda olmayanlar umrumda olmaya başlayacak hatta. Saçma sapan duygusal tribal hastalıklı emo çıkışlar yapmak istemiyorum. Ama bu siklemez kadın tavırları koyuyor bazı bazı. Öyle bir an geliyor ki , seviyorum bile bu hayatı. Ya da sürekli karıştırıyorum ben bu sevme ve alışkanlık kavramlarını. Çok şeyi değiştirmek istiyorum ama hiç bir şeyi değiştirecek vakit bulamıyorum. Başkalarının hayatlarını seyredip dinleyip kararlar alıyorum. Nerde kaldı benim özgünlüğüm ? Aman neyse ya..Şarkılar böyle, insanlar böyle, diziler bile böyle. Herşey dramatize ayarlanmış. Normaldir benim de böyle sikik tavırlara bürünmem. Gitmek istiyorum işte. Yine her boku arkamda bırakıp yine saçma hayallere bürünüp kendimi kandırıp gitmek istiyorum bu şehirden. Arkamda bıraktığım hiç bir şey YOK üstelik bu sefer. Buzdolabı bile tek kullanımlık malzemelerle dolu ki dolu bile değil herşey günlük alınıyor. Hazırlıklıyım gitmeye. Valizim elimin altında. Değişmeli bir şeyler. Belki de ben değişmemeliydim ama dediğim gibi sattık bir kere huzuru. Şimdi böyle sıkıntılar ellerimden öpüpte alnına koyunca söylenmemeyi de bilmek lazım dı ya işte ben ona gelemedim .

24 Ocak 2010 Pazar

Vol-2

Dönüyormuşum, dönecekmişim ,gecikirmiş ,yok ya 2 günden bişey olmazmış vs. Geliş tarihimle ilgili söylentiler bunlar. Dönmeyi çok istiyorum sanıyordum ama aslında umrumda değilmiş bunu farkettim. Sanırım sadece burda ihtiyaçlarım var , yani bana batan kısmı bu. Yoksa istanbula dönüp 3 gün ihtiyaçlarımı alsam alışverişimi yapsam tekrar buraya gelsem bir sorun yokmuş. Bunları ben söylemiyorum ; kafamın içinde biri var. Durmadan konuşan , fikir sunan, düşünen ,gerekirse teselli eden, benim düşünmek istemediğim şeyler hakkında sürekli beni zorlayan; hadi bak şunu da bir düşün bak çok hoş olcak. Hadi be bi düşün bak ne hoş oluyor gibisinden.. Neyse şizofrenik yanlarımı buraya dökmek istemezdim ama başladık bir kere. Şöyle bir olay gelişiyor mesela ; toplantının tam ortasındayken masada ki küllüğü alıp adamın kafasına atsana diye bir soru soruyor bu kişi. Ulan manyak derler adama , ya ölürse , hem ne diye atıcam ki ne garezim var ? Yok ya bir atsan acaba ne olurdu nasıl hissederdin? Ya bi git toplantının konusundan uzaklaştım. Ama beni bi dinlesene? Şşşt Bu gibi şeyler işte. Beynimin içinde bir yavşak dolanıyor ve kovamıyorum.Lakin kendisi de yalnız değil. Zaten yalnız olan bir tek ben varım. Yalnızlığı burda daha fazla hissediyorsun. Konuşamıyorsun bir kere. Sürekli senin dilinden konuşmayan senin gibi olmayan insanlar içinde neon ışıklarla işaret edilmiş gibi göze çarpıyorsun. Ona da alıştım. Artık herşeye alışabilirmişim gibi gelmeye başladı. Tatlısız çikolatasız hatta kolasız yaşamayı da öğrendim. İnsanlar var hevesli , şunu yapalım bunu yapalım ; iyi yapalım. Peki istiyor muyum? Hayır. Öyle garip bir umursamazlık var üstümde. Kokuya bile alışıyorum sanırım, sinekler konusunu açmama gerek yok . Canlanmaya ihtiyacım var ; makyaj yapmaya belki , belki biraz alışveriş yapmaya , belki biraz benim gibi olanları görmeye. Dönmeliyim yoksa kendime dönmek için çok geç olucak.

9 Ocak 2010 Cumartesi

Bangladesh günlükleri vol-1

Baştan uyarmak isterim ki sik sik konuşmalar yapacağım nitekim sinirlerim bozuk.İlk olarak bu Bengal memleketinden bahsetmek isterim. Kokuyor ulan !!! Bir ülkenin bütün dükkanları bütün sokakları bütün insanları kokar mı?? Evet kokabiliritesi varmış bunu da görmüş hatta burnumun direğinde hissetmiş oldum. Her yer Emirates in dubai sonrası verdiği iğrenç yemeğin sosu kıvamında kokuyor.Zaten hostese de iğrenç bu niye yemek niyetine dağıtıyorsun diye sorduğumda biz de yemiyoruz pişkinliğinde bir cevap almıştım. Neyse o çok ayrı konu. Her taraf hep sinek yine sinek. Kabullendim. Evet sinek olayını kabullendim belli ki dünyanın öbür ucuna da gelsem kaçarım yok. Yanımda ki hatunda tek bir ısırık yok lakin ben her gün off sıkmama rağmen benekler içerisindeyim. Karışık bir ilişkimiz var bu sineklerle.Elleşmemek lazım. Bengal insanları türlü türlü görünmekte ama hepsi aynı tür. Dilenciler var mesela ,hepsinde aynı ses tonu. Maaa'aammmm!!! what??? ulan bi siktir git desen anlamaz.Adamların hepsi ayrı hırsız ayrı şerefsiz ayrı dolandırıcı.Bu tür şeyler hep müslüman ülkelerinde nedense. Ezan sesini bile inek sesinden ayırt etmek zor. Araya bengalce karıştırıyor sanırım . Tam diyorsun ne güzel tropikal falan değişik yer , iki tane insanını görüyorsun soğuyorsun herşeyden. Hele bir de iş yapmaya uğraşıyorsan tamam zaten nefretin ötesine geçip savaş çıkartıp yakıp yıkasın geliyor ülkeyi. Neyse.. Ne kadar daha burdayım bilmiyorum. Evde olmak zor, dışarı çıkmak keyifsiz. Hele bir de manita kazığı yiyipte öyle oturduysan gtünün üstüne çivilerin de pek hoş bir sızlama yapıyor.Beklemediğim şey miydi? Hayır hatta her allahın günü aklımdan geçen şey başıma gelmiş oldu. Ee biliyordun da ne diye sızlanıyorsun şimdi denilebilir. Çokta haklı olarak tabi. Ama öyle gelişmiyor işte. İnsan böyle bir yere düşünce kendini kandırmak istiyormuş bunu farkettim.Arkamdan adam yeni hatun arayışına girmenin ötesine geçmiş hesabını sorunca da ee tabi gizli kapaklı yapıcam seni de ortak konuşmaya mı alsaydım pişkinliğinde zeytinyağı kıvamında yüzüyor. Türkiye'ye döneyim acısını çıkarır mıyım? Çıkarıcak hevesim kaldı mı? Bu heves işi çok önemli. Bir ilişkiye başlarsın hevesin olur herşey için. Yolunu görmezsin sonunu bilmezsin haydi bismillah girdik bir işe diye heyecanla beklersin. Lakin gelişmeler olumluya gitmez sürekli sıçışlara gelirsin.Ama malsın ya affeder geçersin hadi dersin bakalım ne olcak? Film sanki ..sonunu merak ediyorsun .Yeterince dramatik gelmez belki? İşte bu yüzden bütün dizilere filmlere şarkılara küfredebilirim. Lan tamam başından belli olmayacak ne diye sonunu merak ediyorsun? Niye yeterli gelmiyor hatalar? Dur dur şu kazığı atmadı bana, bakalım onu da atıcak mı? Ahanda attı tamamdır şimdi terkedebilirim.Bu mudur? Galiba bu dur. Birşey demeyin biliyorum ne olduğumu.Sadece düzeltemiyorum. Birkaç saat sonra sabah olucak, millet istanbulda gece gezmelerinde içmelerinde. Ben se sabah kaç bengalle uğraşmak zorunda kalıcam hesabındayım.Patronum lüks içinde kalıyorum sanıyor.Evet sinekler de altından.Böcekleri paha biçilemez .Hele o koku !! Çikolatayı ,kolayı, kahveyi özlüyormuş insan. Türkiye'deyken bile görüşmediği ailesini de özlüyormuş. Her gün küfrede küfrede bindiği otobüsü bile özlüyormuş. 33b duy bunları. Akbil bastığımda çıkan iğrenç sesi bile özledim. Ayakta kalmamak için yaptığım dakika hesaplarını, oturduğum yerden kapıya ulaşabilmek için üç durak önceden yaptığım kosinüs hesaplarını vs. Çok pis duygusala bağladım ama ben uyarmıştım sik sik konuşucam diye o yüzden küfürleriniz kabul edilmeyecektir. Bon Jovi gider bunun üstüne .Bed of roses sonra da my guitar lies bleeding in my arms yaparım. Söyle be John.bu iğrenç bengal memleketinde bir kere de benim için söyle.